Türk Ve İslam Eserleri Müzesi
05 Ağustos 2024

Türk Ve İslam Eserleri Müzesi

Türk ve İslam sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir.



Türk ve İslam Eserleri Müzesi

1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi adıyla Süleymaniye Külliyesinin İmaret bölümünde kurulan müze, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu döneminde açılan son müzedir. Cumhuriyetin ilanından sonra, Türk ve İslam Eserleri Müzesi adını almış; 1983 yılında, günümüzde içinde bulunduğu İbrahim Paşa Sarayı'na taşınmıştır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Türk ve İslam Eserleri Müzesi, 40 bine yakın eser sayısı ve barındırdığı nadir eserlerle alanında dünyanın önde gelen müzelerinden biridir. Türk ve İslam coğrafyasında kurulan çok sayıda medeniyetin sanatsal ürünlerinin sergilendiği müze, kronolojik olarak erken İslam döneminden Osmanlının son yüzyılına kadar uzanan bir zaman dilimini kapsayacak eser zenginliğine sahiptir.
 
Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde Sergilenen Bazı Kıymetli Eserler
 
Şam Evrakları (Erken İslam Dönemi)
 
1907 yılında Şam’da bulunan Emeviye Camisi’nde bir yangın çıkmış ve caminin hazine bölümünde muhafaza edilen tarihî arşiv zarar görmüştür. Bu nedenle, söz konusu eserler koruma altına alınmak üzere, Evkaf-ı İslamiye Müzesi idare heyeti üyesi İsmet Bey’in başkanlığında bir heyet nezaretinde, 1917 yılında, o dönemde Osmanlı sınırları içerisinde olan Şam’dan başkent İstanbul’a getirilmiştir. Müzeye, Şam Emeviye Camisi’nden getirildiği için “Şam Evrakları” adını alan bu koleksiyonda 13882 kaleme kayıtlı 200.000 adetten fazla Kur’an-ı Kerim yaprağı, arşiv vesikası ve cilt mevcuttur.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Koleksiyondaki eserlerin büyük bir kısmı Erken İslam Dönemi olarak adlandırılan; 8., 9. ve 10. yüzyıllara tarihlenen, Emevi ve Abbasi Dönemlerine ait Kur’an sayfalarından oluşmaktadır. Bu sayfalar, ceylan derisi üzerine kûfi hatla yazılmış tezhipli veya tezhipsiz örneklerdir.
 
Koleksiyondaki eserler arasında Hicazî hatla yazılmış olan 7. yüzyıl sonu ile 8. yüzyıl başlarına tarihlenen Kur’an sayfaları da mevcut olup bunlar en erken tarihli Kur’an-ı Kerim örnekleri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca koleksiyonda bulunan 9. ve 10. yüzyıllara ait ahşap iskeletli cilt örnekleri de İslam kitap sanatlarının en erken tarihli cilt örnekleri olarak kabul edilir.
 
Cizre Ulu Cami Kapı Kanatları ve Tokmağı (Artuklu Dönemi, 13. Yüzyıl)
 
Ahşap iskelet üzerine tunç plakalar ile kaplanmış olan kapının her iki kanadı üzerinde alt alta sıralanmış ve merkezinde on iki kollu bir yıldızın yer aldığı üç madalyon bulunur. Kapının dış kenarlarındaki yarım ve çeyrek madalyonlar, bu geometrik kompozisyonun sonsuza dek uzandığı izlenimini vermektedir.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Kanatlar üzerinde bronzdan kabartma olarak hazırlanmış sülüs hatlı kitabede “Ebul Kasım Mahmud Sencer Şah’a Allah kuvvet versin” yazmaktadır. Diyarbakır’da, Artuklu Sarayı hizmetinde çalışan Cezerî’nin 1206’da yazdığı “Otomata” adlı minyatürlü yazmada, onun tarafından tasarlanmış dev bir kapının çizimi yer almaktadır. Kapının bu örneğe göre yapıldığı tahmin edilmektedir.
 
Müzede, Cizre Ulu Cami’nin çift kanatlı kapısının üzerindeki eş tokmaklardan biri de bulunmaktadır. Diğeri, 1969 yılında çalınmış olup şu an Kopenhag David Samling Müzesi’ndedir.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Tokmak, dökümle yapılmış ve üzeri kazıma tekniği ile süslenmiştir. İki ejder ve ortada bir aslan başı kompozisyonundan meydana gelir. Tokmağın ejderleri sivri kulaklı, badem gözlü ve kanatlıdır. Yılan pullarıyla kaplı gövdeleri helezon şeklinde düğümlenirken, birbirlerine dolanan kuyruklarının uçları kartal başı biçiminde bitmektedir. Tokmakların da Cezerî’nin çizimlerine göre tasarlandığı tahmin edilmektedir.
 
Çifte Sütunce (Eyyûbîler Dönemi, 13. Yüzyıl)
 
Döneminin nadir örneklerinden olan eser, müzeye 1914 yılında Şam’dan getirilmiştir.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Kare prizma gövdeli ahşap sütuncelerin derin oyma tekniği kullanılarak iki yüzü işlenmiş ve dikdörtgen panolara bölünmüştür. İşlenen yüzeylerde çiçekli kûfi hatla yazılmış sekiz satır olmak üzere 16 satırlık metinde Kur'an-ı Kerim’den Meryem Suresi’nin 96-98. ve Bakara Suresi’nin 285. ayetleri yer almaktadır.
 
Ahşap sütuncelerin hangi yapıda ve ne amaçla kullanıldığı bilinmemekle birlikte üzerinde Kur'an-ı Kerim ayetlerine yer verilmesinden dolayı dini bir yapıda mimari bir aksam olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
 
Askı Buhurdan (Büyük Selçuklu Dönemi, Afganistan, 12. Yüzyıl Sonu-13. Yüzyıl Başı)
 
Bu eserin bir benzeri Berlin İslam Sanatı Müzesi’nde sergilenmektedir.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Buhurdan, pirinçten içi boş döküm tekniği ile yapılmıştır. Gövdesi güvercin gövdesine benzemekle beraber kuşun gagası, yırtıcı kuşların gagasını andırmaktadır. Buhurdanı oluşturan kuş formunun gagasıyla göğsü arasında solucan biçimli kıvrık bir tutamak ve boynunda da asılması için bir halka bulunmaktadır.
 
Askı Kandil (Memlük Dönemi, 14. Yüzyılın İkinci Yarısı)
 
Müzeye, 1911 yılında Eskişehir Şücaeddin-i Veli Türbesi'nden getirilmiştir.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Dövme tekniğinde yapılmış, kazıma ve delik işi tekniği ile bezenmiştir. Gövde yukarıya doğru daralan sekiz yüzlü olup taçlı kubbe ve boğumlu askı, alemlidir. Tabanından aşağıya doğru sarkan dokuz kandilliği vardır. Kapağı iki kanatlıdır. Gövdeyi, meander motifli bordürler arasında, üstte ve altta kitabe kuşakları dolanmaktadır. Gövde üzerindeki ajur işi süslemeler sayesinde, içinde yanan kandilin ışıkları dışarıya süzülerek ulaşmaktadır.
 
Gümüş Buhurdan (Osmanlı Dönemi)
 
Üzerinde “Sultan Osman tayası (dadısı) Havva Kadın” yazısı ile 1033 (1624) tarihi bulunmaktadır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Döküm tekniği ile yapılmış üç ayaklı yuvarlak bir tepsi ortasına oturtulmuş; servi formlu kapağı ateşliğine menteşe ve zincirle tutturulmuştur. Kapak kısmı delik işi tekniğiyle oluşturulmuştur.
 
Servi formu ve üzerindeki servi motifleri, İslam sanatı anlayışına uygun olarak doğayı taklit ilkesinden yola çıkılarak yapılmıştır. Servi ağacı, koruyucu olduğuna ve uğur getirdiğine inanılan bir ağaçtır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi


Kaynak Türkiye Kültür Portalı İstanbul Tarihi